20.yüzyılın
son çeyreğinde dünya pazarlarında yaşanan gelişmeler, şirketlerin pazara
ulaşma hızlarını ve maliyetlerini tekrar gözden geçirmelerine yol açtı. Bu
noktada; özellikle firmaların uzmanlık alanları dışındaki operasyonel
süreçlerinde maliyet azaltma isteği dış kaynak kullanımını yaygınlaştıran
temel etmen oldu.
Bunun sonucunda da özellikle
firmaların maliyetlerinin ortalama % 15 ‘ini oluşturan lojistik
faaliyetlerinde dış kaynak kullanımı arayışı doğdu.
Sistem yaklaşımına uygun olarak
lojistik hizmetlerini bütün olarak yönetmek için gerekli bilgiye ve
kaynağa kendi bünyesinde sahip olmayan pek çok şirket, lojistik
proseslerinin tamamını ya da bir kısmını yürütecek firmalardan destek
aramaya başlamıştır. Sonuçta, şirketlerin uluslararası nakliye, depolama,
stok kontrol, ambalaj, etiketleme, sigorta, gümrükleme ve iç dağıtım gibi
faaliyetlerinin kaliteden fedakarlık etmeden sürdürülebilmesi için bu
faaliyetleri ayni çatı altında toplayarak müşterilerin farklı
gereksinimlerine optimum sürelerde, rekabet edebilir maliyetlerle çözüm
üretmeyi hedefleyen lojistik şirketleri doğmuştur.
Bilişim ve enformasyon
teknolojisindeki gelişmeler lojistik hizmetlerin önemini daha da
arttırmasıyla da taşıma, dağıtım, stoklama gibi hizmetleri içeren 3PL
(Third Party Logistics) kavramı ortaya çıktı.
Forrester Research’un gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre
Fortune 500 şirketlerinin %78’i taşıma hizmetlerini, %54’ü dağıtım
hizmetlerini, %46’sı ise üretimi outsource etmiş konumdadır. Bunun
sonucunda üçüncü parti lojistik endüstrisi dünya genelinde 50 milyar $’lık
büyüklüğe ulaşmış durumdadır. Taşıma ve nakliye hizmetlerinde öncelikle
dış kaynak kullanım tercihi; bu alanda uzmanlaşmış olan bazı şirketlerin
toplam lojistik fonksiyonlarında hizmet verebilecek üçüncü parti lojistik
şirketlerine dönüşmelerine neden olmuştur.
Üçüncü parti lojistik şirketlerini,
bir şirketlerini, bir şirketin lojistik fonksiyonlarının tümünü yada bir
kısmını yerine getiren dış tedarikçiler olarak tanımlamak mümkündür.
Üçüncü parti şirketlerine bırakılan lojistik fonksiyonları özellikle
taşıma, depolama, dağıtım gibi işletme yatırımını yüksek düzeyde
gerektiren hizmetler olmaktadır.
Bugün 3PL çözüm ortakları çok farklı
alanlarda hizmet sunabilmektedirler. Bu hizmetler üç ana başlık altında
incelenebilir.
Operasyon : Nakliye, depolama hizmetleri, idari
fonksiyonlar, karar desteği.
Yönetim : Trafik yönetiminden başlayarak tüm lojistik
fonksiyonlarının yönetimi.
Strateji : Dağıtım ağı tasarımı.
Lojistik hizmetlerinin outsource
edilmesinin şirketlere getirileri şu şekilde sıralanabilir:
1. Firmaların pazarlama ve dağıtım ağlarının küçük
miktarlar için bile her noktaya ulaşmasına olanak sağlar. Bu sayede
firmaların pazarda daha hızlı hareket ederek müşterilerine ulaşmasını
sağlar.
2. Çok kullanıcı depolama hizmetleriyle firmaların stoklama
maliyetini azaltır.
3. Taşıma, depolama gibi yüksek maliyetli yatırımlardan
tasarrufla, şirketlerin kendi faaliyet alanlarına yönelmelerini sağlar.
4. Lojistik hizmeti sağlayıcısının yüksek taşıma kapasitesi
ve yönlendirme yeteneğiyle taşıma maliyetleri azaltılır.
5. Stok seviyeleri minimize edilebilir.
6. İnsan gücünden tasarruf sağlanır.
7. Kayıp, kaza, çalınma gibi riskler lojistik firmasına
devredilmiş olur.
8. Dünya çapında yeteneklere ve yeni teknolojiye
ulaşılabilir.
Üçüncü parti şirketlerle çalışma
özellikle sermaye ve operasyon maliyetlerinde büyük azalmalar
görülmektedir. Şirketler öz yetkinlik alanları konusuna daha yoğun olarak
odaklanabilmekte ve daha etkin, verimli çalışmanın alternatiflerini
arayabilmektedir.
Firmaların 3 parti lojistik firmaları
için çalışma yada çalışmama kararlarında şu faktörler etkili olmaktadır.
Merkeziyet,
Risk ve kontrol,
Maliyet ve hizmet etkinliği,
Bilgi Teknolojileri,
İlişkiler.
Merkeziyet konusu; temelde lojistik
faaliyetlerinin firmanın ana iş kollarından birini oluşturma yada
oluşturmama durumu ile ilişkilendirilebilir.
Risk vekontrol faktörleri ise; firmanın ürün veya
hizmetlerinin içeriği ile belirlenir. Özellikle savunma sanayi ve
tehlikeli malzemeler gibi spesifik ürün sağlayan firmalar lojistik
firmalarından yararlanmak konusunda isteksiz davranabilirler. Ancak zaman
içerisinde lojistik firmalarının giderek daha fazla uzmanlaşması bu
çekinceleri de ortadan kaldırmaktadır.
Maliyet açısından üçüncü parti
lojistik firmalarını kullanmak avantaj olarak görülse de; firmaların
spesifik ihtiyaçlarına uyum sağlamak için geçecek zaman da gözönüne
alınmalıdır.
Bilgi teknolojilerindeki gelişmeler
üçüncü parti lojistik şirketlerinin gelişmesinde en büyük katkıyı sağlayan
etkenlerden biridir. Özellikle Internet ve elektronik ticaretin gelişmesi
firmaların lojistik firmaları ile işbirliği yapmalarında önemli etkiye
sahiptir.
Firmanın ayrı bölümler halinde
lojistik hizmetlerine yardım sağlayan firmalar ile kurulu ilişkiler bazı
durumlarda kararda etkili olmaktadır. Üçüncü parti lojistik firması ile
sağlanacak ilişki bu nedenle dirençle karşılaşabilir. Bu durum özellikle
firma bünyesinde bu işlevlerde görev alan personelde rastlanabilen bir
durumdur.
Sonuç olarak; firmaların
maliyetlerinin önemli bir kısmını oluşturan ve stratejik avantaj sağlayan
lojistik hizmetlerinde üçüncü parti lojistik şirketlerinden
yararlanmaktadırlar. Bu gelişmede bilgi teknolojilerinde özellikle de
Internet ve elektronik ticaretin giderek yaygınlaşması da önemli bir
etkendir. Üçüncü parti lojistik hizmeti firmaların ana odak noktalarına
konsantre olmalarını sağlayarak firmalara maliyet ve rekabet avantajı
sağlamaktadır.
Ancak bu lojistik kavramının içerdiği
prosesleri üçüncü parti lojistik firmalarının insiyatifine bırakmaları
anlamına gelmemeleridir. Firmalar rekabet avantajı sağlamak için lojistik
firmaları ile birlikte süreçlerini sürekli geliştirerek müşterilerine en
hızlı ve en etkin hizmet vermeye odaklanmalıdır.
|