Bugüne Nasıl geldik, şimdi Nereye gidiyoruz, bundan sonra Ne yapacağız,
Nasıl yapacağız ?
Bizi hedefe ulaştıracak bir yol haritamız var mı ?
Günümüzde artık bireyler, kurum ya da kuruluşlar olsun, herkes kendine bir
yol haritası çizmekte ve bu harita ve beraberindeki iş planları ile işinin,
şirketinin yönünü belirlemektedir.
Eğer bir yol haritanız yok ise bir an önceden kalemi, kağıdı elinize alıp,
yazmaya çizmeye başlayın.
Peki yol haritasını çizerken öncelikle nelere dikkat etmeliyiz ?..
Bir kere her şeyden önce bireysel olarak veya şirket olarak önce geriye
dönmeli, geçmişi dinlemeliyiz.
Geçmişte muhakkak yanlışlarımız kadar, doğrularımızı, başarısızlıklarımız
kadar, başarılarımızı da görmeliyiz. Ayrıca bulunduğumuz noktaya da
bakmalı ve gelinen noktanın irdelemesini ve muhakemesini yapmalıyız.
Şimdi ise ileriye dönük düşüncelerimizi, hedeflerimizi ve de planlarımızı
ortaya koymanın ve de bunu bir haritaya yerleştirmenin zamanı geldi.
Peki artık kendimize şu soruları sormanın zamanı gelmedi mi ?
Bugüne kadarki süreçte iyi ya da kötü elde edilen sonuçları, işimizi,
şirketimizi, kendimizi ve çalışanlarımızı değerlendirdiğimizde, diğer
işlerle, şirketlerle ve çalışanlarla karşılaştırdığımızda bir fark
koyabiliyormuyuz ve bunu görebiliyormuyuz ?
“ Eğer bir fark göremiyorsak sizce “farklılaşmanın” zamanı gelmedi mi ? “
Peki neden farklılaşmalıyız ve nasıl farklılaşabiliriz ?
Şöyle bir etrafınıza baktığınızda herkesi, her şeyi farklı olarak
görürsünüz. Ancak öylesi var ki, farklılar arasında bile koyduğu fark ile
kendini belli etmektedir. Şimdi bu farkın nasıl oluştuğuna geçmeden önce,
kendiliğinden süregelen farklılaşma eğilimlerimize bir bakalım.
Bireyler
Olarak Farklılaşıyoruz …
Bilgi ve becerilerimizi arttırıyor, Dünya görüşümüzü yeniliyor, ufkumuzu
geliştiriyor, insana bakış açımızı değiştiriyoruz. Çocuklarımıza ve
gençlere farklılaştığımızı belli ederek, onları günümüz koşullarına uygun
olarak yetiştirmeye çalışıyoruz.
Şirketler
Olarak Farklılaşıyoruz …
Şirketlerimiz birer birer dışa açılıyor, kalite standartlarını yükseltiyor,
çalışanlarımızın refahına yönelik zeminleri oluşturuyor, onlara sahip
çıkıyoruz.
Ülke
Olarak Farklılaşıyoruz …
Ülkemiz her geçen gün farklılaşıyor. Demokrasiden tutun, insan haklarına,
siyasi düzenden tutun da toplum refahına kadar, iş alanlarında, sporda v.s.
her alanda farklılaşmaya çalışıyoruz.
Farklılaşmak mı yoksa farklı olmak mı ?
Elbette farklılaşma eğilimleri sürerken bir tarafta da fark koymak da
önemlidir.
Yani süreç içerisinde beceriler, kabiliyetler, oluşan bilgi birikimleri ve
bu bilgilerin paylaşımları genele yayılmakta ve süreç içerisinde normal
bir eğilime dönüşmektedir.
İşte süreç içerisinde hiç bitmeyecek olan sadece bir ya da bir kaç kez
değil, devamlı farklılaşmaktır. Yani önemli olan her aşamada yeniliklerle,
değişimlerle ve ilavelerle fark katarak farklılaşma sürecini devam
ettirmektir.
Bir çalışan
bir süre önce elde ettiği beceri ve deneyimlerini günümüz koşullarına
uygun bir hale getirme çabası içerisinde olmuyor, kendini geliştirmek için
ek bir şeyler yapmıyor ise diğer çalışanlardan bir farkı yok demektir.
Bir şirket
bir süredir hep aynı yöntemlerle, aynı kişilerle, aynı hedeflerle işini
sürdürüyor ise, piyasa araştırmaları yapmıyor, günümüz tekenoloji
trendlerini takip etmiyor, değişen iş disiplinlerini incelemiyor ve her
şeyden önce AR-GE’ye yatırım yapmıyorsa diğerlerinden farkı yok demektir.
Bir ülke
yıllardır aynı siyasi ve politik unsurlar içerisinde kalıyor ve değişiklik
için herhangi bir çaba sarfetmiyorsa, kısır döngü içerisinde kalıyorsa,
farklılaşamıyor demektir.
Bir örnek verecek olursak ; yeni hükümet, hükümet programında, BT
Sektörüne yatırım yaparak ve bu alandaki girişimleri destekleyerek, kamuda
BT kullanımını yaygınlaştırarak bir öncekilerin yapamadıklarını yaparak
farklılaşmayı kendine hedeflerinden biri olarak koymuştur.
AB ile
aramızdaki fark ?
AB, kurulduğundan bu yana farklılaşmak için ve Dünya üzerindeki güç
dengelerini AB lehine çevirmek için özel çabalar sarfetme, sürekli bu
hedefe yönelik yatırımlar AR-GE çalışmaları yapmakta ve bu hedefe ulaşmak
için üye ülkeler ile birlikte yoğun olarak çalışmaktadır.
AB, zamanında bu farkı oluşturmayan Türkiye’nin önüne, bunu yakalaması
için devamlı koşullar ve şartlarını zorlaması için de önüne yeni yeni
hedefler koymaktadır. Görünen o ki bu farkın kapanması zaman alacaktır ve
Türkiye’de bu farkın bir türlü oluşmadığını düşünen Avrupa’lılar AB’nin
gerisinde görünen bir ülkenin birliğe ters gelmesinden korkmakta ve bu
nedenle işi devamlı yokuşa sürmektedirler.
Yabancı
Şirketlerle aramızdaki fark ?
Yabancı şirketlere baktığınızda değişen trendleri takip ettiklerini, uyum
sağlamak için sürekli reorganizasyon içerisinde bulunduklarını, iş
konularını, ürünlerini devamlı gözden geçirdiklerini, rekabet analizleri,
piyasa analizleri, Pazar araştırmaları yaptıklarını, danışmanlık
aldıklarını, belli konulara, müşteri tiplerine ve de belli sektörlere
odaklandıklarını, hedefledikleri alanlarda ve konularda ise sürekli
uzmanlaştıklarını görmekteyiz.
Bir yabancı şirketin Türkiye’de bir şirketle ortaklık kurmak ya da evlilik
yapmak istediğinde ise karşısında işinde ve müşteri kitlesinde bir fark
yaratmış, farklı bir şirket aradıklarını rahatlıkla görebiliriz.
Farkı
arıyor ve görebiliyormuyuz ?
Herhangi bir departmana bir eleman veya yönetici almaya kalktığımızda
bugüne kadar bu görevi yapmış olanlar yanında, bu kişinin getirdiği farkı
ölçmeye ve anlamaya çalışırız.
Rakiplerimize baktığımızda bir kısmının farklılaşmaya çalıştığını, bir
kısmının ise sürekli aynı seviyede çalışmalarını sürdürdüklerini görürüz.
Bunları değerlendirmeye kalktığımızda ise farklılaşma içerisine girenlerin
devamlı olarak gelişme ve büyüme içerisine girdiğini, diğerlerinin ise
kriz dönemlerinde küçüldüğünü ve krizi atlatamadıklarını rahatlıkla
görebiliriz.
Sadece rakiplerimiz değil, iş ortaklarımız, iş yaptığımız taşaronlarımızda
farklılaşma eğilimleri içerisine girmiş durumdalar. Çünkü bizim onları
seçmemiz için onların bir fark koymalarının şart olduğunu anlamış
durumdalar. Ayrıca onlarında bizimle iş yapabilmeleri için bizimde farklı
olmamız gerektiğini bize hissettirmekteler.
Ya müşterilerimiz, tabii ki onlarda farklılaşıyorlar. Her geçen gün
bilinçleniyor, tecrübe sahibi oluyorlar. Bilgi hazinelerini geliştiriyor,
ihtiyaçlarını önceden analiz edebiliyor, iş yapmayı düşündükleri firmaları
seçerken daha dikkatli hareket ediyorlar. Yani bizi seçmeleri için bizdeki
farklılıkları gözetmeye çalışıyorlar ve bunu bize hissettiriyorlar.
Öyleyse
topyekün farklılaşmalıyız.
Sonuçta, önce farklılaşmayı bir yaşam biçimi olarak görmeli, sonra
şirketimiz, ürünlerimiz, hizmetlerimiz, hedeflerimiz, yöneticilerimiz ve
çalışanlarımız ile kendi içimizde farklılaşma sürecini başlatmalı, bu
sürece iş ortaklarımızı ve taşaronlarımızı katmalı, hedef müşterilerimize
ve sektörlere bu farkımızı ve farklılığımızı göstererek taşıyabilmeliyiz.
Öyleyse
topyekün farklılaşmalaıyız.
Saygılarımla,
Ertan BARUT
GlobalNET Global İnternet
Teknolojileri San.veTic.Ltd.Şti.
0532 4261266
ertanbarut@globalnet.com.tr
www.globalnet.com.tr
|