"Eylemlerimiz gerçekliğimizi
nasıl yaratır…. Ve bu gerçekliği nasıl değiştirebiliriz?
Çok erken bir çağdan başlayarak sorunları parçalara ayırmaya, dünyayı
bölümlemeye alıştırılırız. Görünüşte bu karmaşık ödevler ve konularla daha
kolay baş edilmesini sağlar, ama bunun için gizli, anormal bir bedel
öderiz. Eylemlerimizin sonuçlarını artık göremez oluruz; içimizdeki daha
büyük bir bütüne bağlantı duygumuzu kayıp ederiz. Sonra "büyük resmi
görme" çabasına girdiğimizde, zihnimizdeki parçaları tekrar bir araya
getirmeye, tüm parçaları sıralayıp düzenlemeye çalışırız. Ama bu çaba
boşunadır. Gerçek bir yansımayı görmek için kırık bir aynanın parçalarını
yeniden bir araya getirmeye benzer. Öyle ki, bir süre sonra bütünü görmeye
çalışmaktan hepten vazgeçeriz.
Dünyanın birbirinden ayrı, birbirleriyle ilişkisi bulunmayan güçlerden
yaratıldığı yolundaki yanılsamayı bırakabilirsek, o zaman "öğrenen
organizasyonlar" kurabiliriz. Dünya kendi içinde daha birbiriyle
bağlantılı hale geldiği ve iş dünyası içinde karmaşık ve dinamik
özellikler ağır bastığı sürece, çalışma daha "öğrenmeci" olma
durumundadır. Artık birinin tepeden "düşünüp bulması" ve organizasyonda
geri kalan herkesin "büyük stratejist'in" emirlerini izliyor olması mümkün
değildir. Gelecekte gerçekten diğerlerinin önüne geçecek organizasyonlar,
kişilerin bir örgütün tüm seviyelerine öğrenme yükümlülük ve kapasitesini
nasıl değerlendirebileceğini keşfedenler olacaktır. Öğrenen
organizasyonlar kurmak için en belirgin neden belki de böylesi
organizasyonların sahip olması gereken yetenekleri anlamaya yeni başlıyor
olmamızdır. Öğrenen organizasyonları geleneksel otoriter "kontrol eden"
organizasyonlardan ayıran temel fark belli disiplinlere hakim olunabilmesi
olacaktır. "Öğrenen organizasyonun disiplinlerini" hayati kılan budur.
ÖĞRENEN ORGANİZASYONUN DİSİPLİNLERİ
Sistem düşüncesi: İş dünyası ve tüm öbür insan çabaları birer
sistemdir. Onlar da görünmeyen birbiriyle ilişkili eylemler dokusuyla
bağlıdır. Söz konusu eylemlerin birbiri üzerinde tam etki yaratması çoğu
zaman yılları alır. Genelde sistemin tümü yerine anlık fotoğraflarla yargı
vermeye çalıştığımızdan derin anlamı kaçırırız. Sistem düşüncesi bize tüm
olay örgüsünü daha açık seçik görme olanağını verir ve bunları en etkili
şekilde nasıl değiştirebileceğimizi görmekte yardımcı olur.
Kişisel hakimiyet: Hakimiyet, insanlar veya eşyalar üzerinde hakimiyet
kurma fikrini akla getirebilir. Hakimiyet özel bir beceri düzeyi anlamına
da gelebilir.
Kişisel ustalık, kişisel görme ufkumuzu sürekli olarak açıklık
kazandırma ve onu derinleştirme, enerjilerimizi odaklandırma, sabrımızı
geliştirme ve gerçeği objektif olarak görme disiplinidir. Bu, öğrenen
organizasyonun bir temel taşı, manevi temelidir.
Zihni Modeller: Bu modeller zihnimizde iyice yer etmiş, kökleşmiş
varsayımlar, genellemeler,hatta resimler ve imgeler olarak dünyayı
anlayışımızı ve eylemlerimizi etkilerler. Çoğu kez zihni modellerimizin
veya bunların davranışlarımızın üzerindeki etkilerinin farkında olmayız.
Zihni modellerle çalışma disiplini aynayı içe doğru çevirmekle başlar;
dünya üzerine içsel resimlerimizi ortaya çıkarmayı, bunları yüzeye çıkarıp
sıkı bir incelemeden geçirmeyi öğrenmek gerekiyor. Ayrıca sorgulama ile
savunmayı dengeleyen "öğrenmeli" konuşma yapma yeteneği de önem
taşımaktadır. Bu konuşmalardan insanlar kendi öz düşünüşlerini etkili bir
şekilde sunar ve bu düşüncelerini başkalarının etkisine açarlar.
Paylaşılan görme gücünün oluşturulması: Liderlik hakkında tek bir
fikir organizasyonu binlerce yıl boyunca esinlenmişse, bu yaratmaya
çabaladığımız gelecek hakkında paylaşılan bir resim oluşturma
kapasitesidir. Organizasyonun tümü içinde derinden paylaşılan amaç, değer
ve görev duyguları olmadan belli bir büyüklük ölçüsünü koruyabilmiş bir
örgüt düşünebilmek gerçekten ihtimali düşük bir olasılıktır.
Takım (ekip halinde öğrenme): Takım halinde öğrenme disiplini
diyalogla başlar; bu bir takımın bireylerinin varsayımları askıya alıp
gerçek bir "birlikte düşünme" eylemine girme kapasitesidir.
Bir disiplin pratiğini yapmak ömür boyu öğrenen kişi olmaktır. "HİÇ
BİR ZAMAN VARAMAZSINIZ" hayatınızı disiplinlere hakim olmaya çalışarak
geçirirsiniz. Nasıl "ben aydınlanmış bir insanım" diyemezseniz, "biz
öğrenmiş bir organizasyonuz da diyemezsiniz. Ne kadar çok öğrenir
öğrenirseniz, o kadar çok bilinçsizliğinizin farkına varırsınız. Kısacası,
bir şirket sürekli bir mükemmelliğe ulaşmış olma anlamında "mükemmel"
olamaz, hep öğrenme disiplinlerini uygulama, iyiye veya kötüye gitme
durumunda olacaktır.
BEŞİNCİ DİSİPLİN
Bu beş disiplinin bir arada gelişmesi hayati önem taşır. Yeni araçları
birbirleriyle bütünleştirmek onların her birini ayrı, ayrı uygulamaktan
çok daha zordur. Ama bu çabanın karşılığı çok büyük olacaktır .İşte bu
nedenle sistem düşüncesi beşinci disiplindir. O disiplinleri birbirleriyle
kaynaştıran, onları tutarlı bir teori ve pratik bütünü olarak birleştiren
disiplindir.
Sistem düşüncesi olmadan vizyon gelecek üzerine sevimli resimler
çizmekle kalır, ama buradan oraya gidebilmek için hakim olunması gereken
güçleri anlamamıza yardım etmez. Sistem düşüncesi öğrenen organizasyonun
en ince yönünü anlaşılır kılar. Buna bireylerin kendilerini ve dünyalarını
yeni kavrama yolu diyebiliriz. Bir öğrenen organizasyonun merkezinde bir
zihniyet değişikliği yatar. Kendimizi dünyadan ayrı olarak görmekten dünya
ile bağlantılı olarak görmeye, problemlerimizi dışarıdan bir başkasının
veya başka bir şeyin yol açtığı problemler olarak görmekten kendi
eylemlerimizin yaşadığımız problemleri nasıl yarattığını görmeye yönelen
bir zihniyet değişikliğine geçeriz. Öğrenen organizasyon, insanların kendi
gerçeklerini nasıl yaratacaklarını keşfettikleri bir yerdir. Nasıl
değiştirebilecekleri de.
MEHMET ALİ CECELİ KİMDİR?
Yaklaşık 25 yıldır Türkiye'nin saygın şirketlerinde üst düzey
yöneticilik, mentörlük,danışmanlık,eğitmenlik,koçluk (yaşam / kurumsal /
yönetici ) yapmaktadır.
E-mail : maceceli@yahoo.com
KAYNAK : BEŞİNCİ DİSİPLİN
- Peter M.SENGE
|