Doymamış bir talep için üretim yapan işletmeler de üretim
oldukça kolaydır. Çünkü, üretilen satılabilir her türlü
ürünün alıcısı hazırdır , talep henüz doymamıştır.
Doyuma ulaşmış bir talep için üretmek ise hayli
zordur. Talep nazlı, seçici ve bilinçlidir. Üreticilerin fazla
olduğu, durumlarda rekabet koşulları ağırlaşır,
satmak zorlaşır. Kalite ve fiyat giderek önem kazanır.
Teknolojinin kolay elde edilebilmesi , finans kurumlarının
gelişmiş olması işletmelerde İNSAN unsurunun önemini
giderek artırmıştır.
Artık kalite ve verimlilikte sadece teknoloji yada finansın
yeterli olmadığı, insan öğesinin de en
iyi şekilde değerlendirilmesi gereği,bilgi, beceri ve
yeteneklerinin geliştirilerek yararının artırılabileceği
anlayışı benimsenmiştir ve her geçen gün yaygınlaşmaktadır.
İnsana verilen değer arttıkça işgücünün verimi,
yaptığı işin kalitesi ve işletme için yaptığı
özveriler de artacaktır. Bu da insanların daha fazla önemsendiği,
görüşlerine değer verildiği , beklentilerinin karşılandığı
bir yönetim anlayışı ile sağlanabilecektir. Bu yönetim
şekline katılmalı veya katılımcı yönetim adı
verilmektedir.
YÖNETİM ve YÖNETİME KATILIM KAVRAMLARI
Yönetim kavramı; “Değişen çevrede sınırlı
olan kaynakları kullanarak, organizasyon amaçlarına etkili ulaşmak
için başkaları ile işbirliği yapmaktır” diye
tanımlanabilir. Yönetim kavramı ile ilgili olarak; bir grup
faaliyeti olması, beşeri olması, işbirliği, işbölümü
ve uzmanlaşmayı gerektirmesi, evrensel ve hiyerarşik özelliğe
sahip olma-sından söz edilebilir (Görmüş, 2001, s.85).
İşletmelerin sahip ve yöneticileri insan olduğuna göre,
işletmeler aslında bu insanların amaç ve hedeflerini gerçekleştirme
aracından başka bir şey değildir.
Yönetime katılma, sınırları özel mülkiyetle çizilmiş
bir alanda ortak sorunları çözerek emek verimliliğinin artırılması
amacıyla ; çalışanlarla yöneticilerin işbirliği
yapmalarını sağlayan mekanizmanın adıdır (
Fişek 1977, s.45).
Daha esnek ve kapsamlı bir tanıma göre yönetime katılma,
bir işletmede çalışanların temsilcileri aracılığı
ile o işletmede alınan tüm kararlara söz ya da oy hakkı
ile katılmalarıdır (Dicle, 1980, s.11).
Yönetime katılma temel olarak güç dengesinin kurulması ile
sağlanmalıdır. Güç üst düzeyde ve dar bir çerçevede
toplanırsa katılımdan söz etmek anlamsız olacaktır.
Eğer güç örgüt bünyesinde çeşitli düzeylere yayılırsa
yönetimin katılımcı olduğundan söz edilebilir. Çalışanların
yönetim sürecini etkileyip değiştirebilecek nitelikte olmayan,
göstermelik söz ya da oy haklarının olması onların
gerçek manada yönetime katıldıklarını göstermez.
Beyaz yakalı, mavi yakalı ya da alt, orta ve üst kademede görevli
bütün çalışanları yönetim sürecinde etkin kılan
bir katılma, gerçek anlamda bir yönetime katılım olacaktır
.
Yönetime katılma çalışmalarında katılımın
düzeyi önemli yer tutmaktadır. Bu, ülkelerin gelişmişliği
ile ilgili olduğu kadar , demokratik birikimleri ve şartların
uygunluğuna bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Çalışanlar işletmelerde hangi konularda yönetime katılacaklardır
? Bir görüşe göre çalışanlar yalnız kendilerini
ilgilendiren konularda kararlara katılmalıdır. Diğer
bir görüş ; alınan her karar dolaylı veya dolaysız
olarak çalışanı ilgilendirir. Böyle olunca da işletmede
çalışanlar alınan kararlara katılmalıdır
(Kaldırımcı,1981,s.186).
Milli Prodüktivite Merkezi ise genel anlamda çalışanların
yönetime katılmasını üç noktada toplamaktadır:
kararlara katılma , icraya katılma ve uygulamaya katılma.
YÖNETİM TEORİLERİNİN YÖNETİME KATILIMA BAKIŞLARI
1-KLASİK YÖNETİM TEORİSİ VE YÖNETİME KATILIM
Klasik yönetim teorisi örgütlerde insan unsuru dışındaki
faktörler üzerinde durmuş, insanı ikinci plana itmiştir.
Maddi faktörlerin düzenlenmesi ile insanın öngörülen doğrultuda
davranacağı varsayılmıştır. Bu yönü ile
klasik teori, mekanik örgüt yapıları olarak adlandırılmıştır
( Koçel, 1993, s.112). Makine-insan ilişkilerinde rasyonellik , işlerin
dizayn ve birleştirilmesinde rasyonellik konuları üzerinde
durulmuştur. İnsan unsuru ile ilgili faktörler modele dahil
edilmemiş ve ayrıntılı olarak incelenmemiştir.
Ekonomik rasyonellik anlayışını artıran bu yaklaşım
insanı kendine söyleneni yapan pasif bir unsur varsaymıştır.
Klasik yönetim döneminde insana önem verilmediği gibi modelin
bir parçası olarak düşünülmüştür. Kişisel
sorunların işyerine yansımayacağı, işletme içinde
geçirilen zaman ile işletme dışındaki yaşamın
ayrı olduğu varsayılmıştır (Fişek,s.21).
Böyle bir ortamda çalışanın yönetime katılımının
mümkün olmadığı görülmüştür.
2-NEOKLASİK YÖNETİM TEORİSİ VE YÖNETİME
KATILIM
Neoklasik dönemin özelliği, klasik dönemin eksik bıraktığı
insan unsurunu incelemesidir.
Sadece yapı üzerinde duran klasik teorinin insan unsurunu pasif
saymasına karşılık, neo- klasik teori bir örgüt yapısının
etkinliğini belirleyen unsurun insan olduğunu göstermiştir.
Klasik teorinin rasyonellik, iş, etkinlik ve düzen kavramlarına
karşılık; güdüleme
( motivasyon) yönetime katılma, tatmin gibi ana kavramlar üzerinde
durmuştur.
Bu yaklaşım temelde iki görüşe dayanmıştır.
Bunlardan birincisi astların korunması, ikincisi geleceğin
yöneticisi kendi duygu ve önyargılarından arınmış
olarak beşeri, toplumsal olguları oldukları gibi görmesi
gerektiği görüşüdür (Fişek,s.22).
Bu dönemde dikkati çeken; organizasyonun bir sosyal sistem olduğu
ve insanın bu sistemin en önemli unsuru olduğunun ortaya
konulmasıdır ( Görmüş, s. 86).
Yine bu dönemde Rensis Likert yönetim biçimlerini otoriter ve katılımcı
diye ikiye ayırmakta, otoriter yönetimi ise istismarcı
otoriter, müşfik otoriter ve danışmacı otoriter olmak
üzere üç kısımda incelemektedir. Buna göre, yönetici amaçları
ile işletme amaçlarını birleştiren, işletme amaçlarını
her yöneticinin amaçları yapan, amaçlara bağlılığa,
işletme ile bütünleşme ve kendi kendini yönetme ve denetleme
imkanı veren yönetim sistemi katılmalı ya da katılımcı
yönetimdir.
Böyle bir yönetim biçiminde sistemin bütün bölümleri birbiri ile
uyum içindedir. Bu uyum sistemin felsefesini yansıtır. Üstlerin
astlarına astların üstlerine tam bir güven ve inancı vardır.
Üstler her konuda astlarına destek olur ve onlara yardım etmeye
ve sorunlarını çözmeye çalışırlar. Astlarda
her konuda üstleriyle düşündüklerini rahatça tartışabilmektedirler.
Karşılaşılan sorunların çözümünde birlikte
tartışabilmekte ve çözüm arayabilmektedirler.
3-MODERN YÖNETİM TEORİSİ VE YÖNETİME KATILIM
Bu teori sistem ve duruma göre davranışı inceler.
Sistem yaklaşımı, yönetim birimerinin birbiri ile ilişkilerinin
niteliğini inceler. Yönetim olaylarını başka
olaylarla ve dış çevre şartlarıyla ilişkili
olarak incelemektedir. Temelde bütünün amacını gerçekleştirmesi
söz konusudur. Önemli olan bütündür, parçalar bütüne katkıda
bulundukları ölçüde önemlidir. Ancak insan da bir alt sistem
olarak sistemin ayrılmaz ve ihmal edilemeyecek önemli bir unsurudur
( Koçel,s.158).
Durumsallık yaklaşımına göre ise, örgüt yapısı
iç ve dış koşullar arasındaki ilişkilere göre
şekil alan bir yapı olarak görülmelidir. Değişik
durumlar ve koşullar, yönetimde başarılı olmak için
değişik kavram, teknik ve davranışları
gerektirir. Her yer ve koşulda klasik yaklaşımın öngördüğü
hiyerarşik örgüt yapısı başarılı olamaz .
‘En iyi’ durumdan duruma değişebilir. Durumsallık
yaklaşımının üzerinde önemle durduğu bir koşul,
örgütlerin içinde faaliyette bulundukları çevre olmuştur.
Durumsallık yaklaşımına göre, örgüt yapı ve süreçlerini
etkileyen koşullardan biri de teknolojidir. Her teknoloji türü için
değişik bir örgüt yapısının uygun olduğu
ortaya çıkmıştır
PLANLAMA VE YÖNETİME KATILIM
Yapılacak işlerin , işletmenin amaçları ve geleceğe
ait tahminler çerçevesinde önceden saptanmasına planlama denir.
Planlama genellikle üst yöneticilerin görevi gibi görünür. Oysa
uygulamada işletmelerin alt basamaklarında da planlamaya ihtiyaç
duyulur.
Çalışanlar herhangi bir planın hazırlanmasına
yardım ederse onu büyük bir istekle uygulayacaklardır. Plana
kendi yardımı az olsa bile onu kısmen kendisinin sayacak ve
başarıyla uygu-lamaya çalışacaktır. Ayrıca
planı yürütecek çalışanlar, planın tartışılmasına
katıldıklarında benimsemeleri daha kolay olabilecektir.
ÖRGÜTLENME VE YÖNETİME KATILIM
Örgütlenme ;
Planda saptanan amaç ve yöntemlerin daha yakından
düzenlenmeleri ve yerleştirilmeleri anlamına gelir. Görevler
ve yetkiler ile bunları yüklenecek çalışanlar karşılaştırılmakta,
yetki ve sorumluluklar dağıtılmaktadır. Yetkinin üst
ve merkez kademelerde yoğunlaştığı durumlarda alt
kademelere daha az yetki dağıtılmış olduğundan
bunların karar alma ve uygulama imkanları dardır. Merkezcil
organizasyonda görülen bu durumda işler yavaş yürür, zaman
ve emek kaybı söz konusudur. Astların yetişmek için
gerekli olan deneyim kazanmaları zorlaşır. Buna karşılık
merkezkaç organizasyon diye bilinen örgütlenme modelinde alt kademelere
daha geniş karar ve uygulama yetkisi verilmiştir. Astların
işbaşında eğitimlerinin daha yararlı olduğu
görülebilir. (Tosun,s.223).
UYGULAMA VE YÖNETİME KATILIM
Uygulama fonksiyonu yerine getirilirken astlar ve üstler işbirliği
kurarak daha etkili kararlar alabilmek için çaba harcamaktadır.
İşletmede karar verme süreci ile iletişim süreci birbiri
içine girmiştir. İletişim süreci iyi işlemez ise çalışanlar
karar vermede zorlanırlar. İletişimin yönetime katılımda
önemli rolü vardır. İşletmelerde iletişim kanalları
dikey, yatay ve çapraz iletişim olarak bilinmektedir Dikey iletişim
en yaygın olanıdır ve emirler hiyerarşik bir sıra
içinde yukarıdan aşağıya akmakta, gruplar arasındaki
iletişim ise ortak üst tarafından sağlanmaktadır ( Görmüş
,s.89). Yatay iletişimde aynı kademedeki çeşitli örgüt
birimleri bağlı oldukları ortak üste gitmeden kendi aralarında
yatay olarak iletişim kurabilmektedirler.
Çapraz iletişlimde ise değişik kademeler ve birimler
arasındaki iletişim söz konusudur. Buna göre dikey iletişim
hiyerarşi ağırlıklı, yatay ve çapraz iletişimin
ise katılım sağlayıcı olduğu görülmektedir.
Yöneticiler, çalışanların amaç ve beklentileri ile işletmenin
amaç ve beklentileri arasında uyum kurulmasını sağlamalı,
çalışanların tüm yetenek ve becerilerini kullanarak işletme
amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmaları
katılımcı yönetimi işletmeleri gerekmektedir.
DENETİM ve YÖNETİME KATILIM
Modern anlamda denetimin amacı planlara uyulup uyulmadığını
saptamak olduğuna, göre plan yapılmaz ise denetim de olmayacaktır.
Etkili ve verimli denetleme için önemli olan; görev yetki ve
sorumlulukları kesin olarak saptayan bir örgütün kurulmuş
olmasıdır. Yönetime katılma sürecinde kendi kendini
kontrol kimliğine bürünen çalışanlar, denetleme işini
aktifleştireceklerdir. Bilinçlenen çalışanlar sonuçlardaki
sapmaları asgariye indirmek için çaba harcayacaklardır. Hemen
her çalışanda doğasından gelen bir denetim duygusu
vardır.
İşlerin nasıl yönetileceği konusunda birlikte
karar almak kadar, o işlerin nasıl gerçekleştiği üzerinde
kontrol yetkisiyle de donatılan çalışan bu fonksiyonu yüklenmekten
saygınlık ve doyum sağlayacaktır. ( Sabuncuoğlu,1984s.224).
SONUÇ
Katılımcı yönetim katılanların çokluğu
yönüyle grup tartışmaları ve sağlıklı çözüm
yollarının tartışmalarla bulunmasını sağlaması
bakımından önemlidir. Gruplar halinde yapılan çalışmalarda
çözüm önerileri daha değişik bakış açıları
ile ele alınmaktadır.
Yönetime katılımın uygulandığı işletmelerde
maliyetlerin düştüğü, savurganlığın önlendiği,
üretim kalitesinin ve verimliliğin arttığı, çalışanların
çalışma arzusunun yükseldiği, bireysel yeteneklerinin
geliştiği görülmektedir.
Günümüzde, çalışanlar yalnızca ekonomik ve güvenlik
güdüleri ile hareket etmiyorlar aynı zamanda kendini gösterme,
yeteneklerini kullanma ve başarılı olma güdüleri de çalışmalarında
etkili olmaktadır.
İşletmelerde etkinlik, verimlilik ve kalite beklentileriyle
de olsa çalışanlarla gücü paylaşma eğilimi doğmuştur.
Bu gelişmeler katılımcı yönetim adı verilen bir
yönetim anlayışının yaygınlaşmasını
da sağlamıştır.
'
KAYNAKLAR
DİCLE Atilla ,Endüstriyel Demokrasi ve Yönetime Katılma,
ODTÜ Yayını 1980
FİŞEK Kurthan, Yönetime Katılma, TODAİE Yayın
no 158 Ankara.1977
GÜMÜŞ Ş.Alpaslan , Standart Dergisi , Sayı 474 Ankara
2001
KOÇEL Tamer. İşletme Yöneticiliği, İ.Ü.
İşl. Fak. Yayın No 205, İstanbul 1993.
SABUNCUOĞLU Zeyyat, Çalışma Psikolojisi U.Ü. Basımevi
Bursa , 1984.
TOSUN Kemal. İşletme Yönetimi, Savaş Yayınları,
Ankara, 1992.
PAGEV Plastik Dergisi sayı 58 eylül-ekim 2001sayısında
yayımlanmıştır.
|